Pazar, Mayıs 19SOSYOHENDİS | Algılar | Yönelimler | Değişimler
Shadow

Tarihsel ve Sosyolojik Açıdan Ad Koyma

Kişilere ad koyma kültürlerin önem verdiği konulardan biridir. Kültürün ve geçmişin geleceğe aktarılmasını sağlayan aracılar arasında görülür. Toplum tarihine bakıldığında bir ritüele bağlı olarak gelenekleşmiş bir eylem olarak karşımıza çıkıyor. Sonuç olarak tarihsel ve sosyolojik açıdan ad koyma, toplumların üzerinde önemli etkiler olduğunu gösteren başka bir olgu.

Bir ulusun ad hazinesi, onun geçmişteki ve bugünki zihinsel-ruhsal durumunun anlatımıdır

Adolf Bach

Bu yazıda daha çok Anadolu ve Orta Asya coğrafyasında ad koyma geleneğinin tarihsel sürecini inceleyeceğim. Ardından günümüzden birkaç örnekle sosyolojik açıdan incelemeye çalışacağım.

İslamiyet Öncesi Orta Asya Topluluklarında Ad Koyma

Dede Korkut hikayelerinde şöyle bir cümle geçer: “Bir oğlan baş kesmese kan dökmese ad komazlardı.” Buna göre bakıldığında Türk toplumunda ad koyma önem verilen, ad koyulurken toy adı verilen merasim düzenelene ve toplumun ileri gelenlerinin katıldığı bir eylem olarak dikkat çekiyor.

İslamiyet öncesi Türklerde doğan çocuğa bir yaşına kadar ad konulmazdı. Bir yaşına geldiğinde o topluluğun en yaşlısı tarafından geçici bir ad verilirdi. Daha sonra gençliğinde gösterdiği bir kahramanlık sonucu kalıcı adına sahip olurdu. Genelde doğadan, hayvanlardan aldığı görülüyor. Ay, Yulduz, Gök, Dağ, Gün gibi.

Diğer bir ad koyma geleneğinde “Tanrı’nın nazarından korumak” için basit isimler koyulduğu görülüyor. Doğar doğmaz hasta olan çocuklara Tanrı’nın nazarı değdiği düşünüldüğü için konulan ad değiştirilirdi. Ayrıca erkek çocuklara nazar değmesin diye saçları uzun tutup kız gibi büyütülürdü. Aynı şekilde kız çocuklara Ümithan, Dursunhan gibi eril isimler verilirdi.

İslamiyet’in Kabulü İle Değişen Ad Koyma Geleneği

İslamiyet’in kabulü ile ad koyma üzerinde geçiş dönemi yaşandı. Çocuklara verilen adlara bakıldığında iki tip isim verilmeye başlandı. Yeni doğan çocuğa bir yandan Müslüman ad koyulurken bir yanda Türkçe ad koyulurdu. Örneğin, Karahanlılar hükümdarı Satuk Tekin, müslüman olunca kendisi Abdulkerim ismini aldı. Ayrıca yeni doğan çocuklardan birini Türkçe olarak Tonga İlig koyarken Müslüman olarak Musa ismini verdi.

Diğer yandan Müslüman isimlerinin yanına Türkçe isim koymayanlar memleketlerini eklediğini görüyoruz. Ahmet Yesevi, Kaşgarlı Mahmut gibi isimler buna örneklerden bazılarıdır. Bunun yanında İran’la olan ilişkilerin artması Türk ailelerde kullanılan isimlerin Farsça’nın etkisi görülebiliyor. Gül, Dil, Mihrî gibi isimler kullanılmaya başlandı. Bunda Mesnevi’nin Farsça yazılmasının etkisini söyleyebiliriz.

Bunun yanında üç çocuğu olan mutlaka bir tanesini Muhammed ya da Muhammed ismi ile birlikte kullanılan isim koymayı yaygın bir gelenek haline geldi. Ayrıca İslamiyet öncesi Türk toplumunda geç koyulan ad yerine üç veya yedi günlük erkek çocuğa Abdullah, kız çocuğa Abide isimleri geçici olarak koyulması geleneği hakim oldu.

Günümüzde Değişen Ad Koyma Davranışı ve Etkileri

Türk toplumunda ad koyma geleneğine tarihsel açıdan bakıldığında genel itibariyle millî çizgiden çıkmadığını, bununla birlikte coğrafi, siyasi, dini etkilerin izlerini de görmek mümkün oluyor. Osmanoğulları ile bu gelenekte İslamiyet’in etkisinin arttığını söyleyebiliriz.

Gazeteci Nick Ashdown Newsline Magazine’de yazdığı bir yazıda Sümeyye’nin ad koyma hikayesinden bahseder. Babası İslami hassasiyetleri olan Celalettin, 80 darbesi sonrası doğan çocuğuna koyduğu adı yazdırmak için nüfusa gider. Sümeyye yazdırmak ister. Dönemin yönetimi Türk dışı kavramlara, isimlere karşı olduğu için nüfustaki memur ismin Arapça olmasını gerekçe göstererek yazmak istemez.

Celalettin, nüfus memuruna adını sorduğunda “Makbule” cevabını alınca “senin adın da Arapça” demesi üzerine tartışma büyür. Sonunda bir şekilde “Sümeyye” ismini yazdırabilir. Yıllar sonra Sümeyye’ye adını sorduklarında “keşke babam başka bir isim yazdırsaydı, çünkü bugün bu isim çok ideolojik karşılanıyor ve bu ideolojiye ait değilim.”

Coğrafi, Siyasi, Dini Gelişmelerin Ad Koymada Etkisi

Türk toplumu özelinde ad koyma geleneği değerlendirildiğinde yukarıda bahsettiğim gibi coğrafi, siyasi, dini gelişmelerin ad koymada önemli bir etkisi olduğunu anlayabiliyoruz. 1980 darbesi sonrası “Kenan, Evren, Kenan Evren” isimlerinin arttığını gördüğümüz gibi 2000 sonrası “Recep, Tayyip, Erdoğan” isimleri artış gösterdi. Aynı şekilde 15 Temmuz 2016 sonrası kahramanlar arasında yer alan Ömer Halis Demir’in isimlerinin kullanımı da artış gösterdi.

Değişimlerin nasıl etkili olduğunu şöyle anlayabiliriz. 1980 sonrası Kenan Evren ismini koymak için sıraya geçen anne-babalar ile 2011 referandumundan sonra Kenan Evren isimlerini değiştirmek için sıraya giren çocuklar aynı reaksiyonla hareket ettiklerini görebiliriz.

Ad koymada ideolojinin baskın olduğu aşikar. Nick Ashdown aynı yazıda Tunceli’de Özgür, Eylem, Direnç gibi isimlerin yaygın olduğunu dile getiriyor. Tunceli’ye seyahati esnasında tanıştığı bir kadının isminin Evrim olduğunu, kız kardeşinin adının ise Devrim olduğunu söylüyor ve kadının şu sözünü aktarıyor “Onlara sahip olamadığımız devrimlerin isimlerini veriyoruz.

İnançlar, geçmişten gelen adetler, siyasi düşünceler ve uygulamalar bu topraklarda etkili olmuştur. Nick Ashdown Rahim’in hikayesini anlatıyor. Başına sık sık olumsuz olayların gelmesinin sebebini isminin ağır geldiği için olduğunu düşünüyor. Başka bir isim olan Satılmış ismi koyulurması yenidoğan çocuğun erken ölümünü engellediği inanılıyor. Bunun yanında Dursun, Yeter gibi isimlerin bir daha çocuk olmasını engellediğine inanılıyor. Bir nevi doğum kontrolü olarak kullanılan isimler var.

Türkiye Siyasi Tarihinde Ad Koyma

Türkiye siyasi tarihine bakıldığında 1930 yılında bir gazetede “ölen Ali’lerin Mehmet’lerin yerine Bozkurt Alp isimleri koyulmalı ve artırılmalı” şeklinde haber vardı. Daha sonra 1972 yılında Nüfus kanununda ulusal kültüre, geleneklere ve ahlaki normlara aykırı olan isimlerin koyulmasına yasak getirildi. Daha sonra 2003 yılında bu yasa yürürlükten kalktı.

İsim koymada başka bir durum, popüler dizilerin etkisi olarak da görebiliyoruz. 2018 yılında yayınlanan Kalp Atışı dizisindeki Ali Asaf ismi, Diriliş Ertuğrul’daki Ertuğrul ismi, Hercai dizisindeki Miran ismi bunlara bazı örnekler. Bu dizilerin popülerleşmesiyle bu isimlerin yeni doğan çocuklara verilmesinin arttığı görülüyor.

Youtuber isimleri de modern ad koyma gelenekleri arasına girdi. Prenses Lina TV YouTube kanalındaki Lina ismi buna örnek olarak verilebilir.

Ad koyma her ne kadar aile arası bir mesele gibi görünse de toplumsal yansımalarının olduğu bir konu. Toplumlardaki değişimlere ışık tutan ad koyma gelenekleri, insanların geçmişleri hakkında bilgi verir. Her şeye rağmen yeni doğan çocuğa ne isim verirseniz verin, sonuçta hiçbir bebek ideoloji sahibi değildir. Sonradan kimisi Sümeyye gibi ismini istemez kimisi de Evrim gibi ismine sımsıkı sarılır. Biz düşen ise “adıyla yaşasın” demektir.

Beğendin mi? Buna benzer içerikler üretebilmem için beni Patreon üzerinden destekleyebilirsin.
Become a patron at Patreon!

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Sosyohendis sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et