Tarihsel Sosyoloji, geleneksel sosyolojiye tepki olarak ortaya çıkmıştır. Aslında Sosyoloji, Avrupa’da başlayan aydınlanma hareketlerine bağlı olarak ortaya çıkmasından dolayı sosyolojinin geleneksel yapıları sorgulama, toplumun karşısındaki erkleri eleştirme üzerinden var olması açısından ilginç bir durum olarak karşımızda bulunuyor. Bununla birlikte tepkiye tepki olarak meydana gelen tarihsel Sosyoloji, Sosyoloji biliminin Amerika’ya 19.yy’da ithal edilmesi sonrası gündeme geldi. Çünkü Amerika’da gelişmeye başlayan Sosyoloji bilimi, tarihten kopuk bir şekilde sadece Amerikan toplumunun sorunlarına odaklanmış olarak gelişiyor. 20.yy’a geldiğimizde sorunları derinlemesine anlamak yerine tanımlama yolunu tercih etmesi, sosyolojiyi farklı bir noktaya getirdi.
İlerleyen aşamada sosyolojiyi Amerika’dan ithal eden devletler, referans noktası olarak aldığı Amerikan toplumunun sorunlarına bakarak kendi sorunlarını tanımlamakla yetindiler. Bu da kendi sorunlarını Amerika’daki sorunlardan farklı olarak algılanmasına sebep olmasına neden oldu. Amerika bu zeminden faydalanıp kendi sosyolojisini modernleşme tanımlaması yaparak dış politikasında kullanabileceği bir araç olarak kullanmaya başladı. Özellikle Vietnam Savaşı aracılığıyla bunu kullandığı görülüyor. 1960’lardan itibaren Amerika’nın bu politikası sorgulanmasıyla birlikte siyaset bilimi, iktisat gibi alanların sosyolojiden bağımsız olamayacağı ortaya atılıyor. Burada sosyolojinin kurumsal yapısının toplumun yer aldığı her alanda araçsallaştırılmasına tepki olarak tarihsel Sosyoloji disiplini gündeme geliyor.
Burada tarih anlayışının değişmesinin de etkili olduğunu söyleyebiliriz. Toplumsal tarihin; devletler, krallar, imparatorluklar tarihinin yerine ilgi odağı haline gelmesi, tarihe nereden bakılır sorusu gibi etkenler yaygınlaştı. Tarihi kimin yazmış olduğunun önem kazanmasıyla, devletlerin yazdırdığı tarihin karşısında toplumların yazdığı tarih de önem kazandı. Bundan dolayı karşılaştırmalı tarih okuması yaparak farklı bir tarih anlayışının ortaya çıkmasına neden oldu. Bu da tarihsel Sosyoloji disiplinin oluşmasında çok önemli bir katkı olarak karşımıza çıkıyor.
Tarihsel Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi
Sosyoloji, özellikle Amerika’da gelişen Sosyoloji, tamamen kamu düzenini korumaya yönelik araştırmalar yapmasıyla eleştirilmeye başlandı. Amerika’da 1960’larda başlayan toplumdaki parçalanmaların gün yüzüne çıkmasıyla Sosyoloji bu parçalanma içerisinde düzenin nasıl işlediği ile ilgilendi. Bunun neden oluştuğuyla ilgilenmemesi sebebiyle geliştirilen eleştirel söylemler tarihsel Sosyoloji disiplininin ortaya çıkmasını sağladı.
Barrington Moore, Charles Tilly, Immanuel Wallerstein
Düzen normal ise düzensizlik de normaldir fikriyle başlayan eleştiriler Barrington Moore’un ‘devrimler neden batıda olmuyor, bunun toplumsal nedenleri ne olabilir’ sorusuyla kavramsallaşmaya başladı. Bunun yanında Charles Tilly’nin sosyolojinin ilgilendiği ulus-devlet kavramının nasıl oluştuğunu, toplumla devlet arasında nasıl bir ilişki olduğunu, devletin oluşmasını sağlayan grupların toplumda sağladığı çıkarların olup olmadığı gibi sorgulamaları da sosyolojiye tarihsel açıdan bakmaya yönlendirdi. Ayrıca Immanuel Wallerstein’in ekonomik kalkınmadan yola çıkarak ülkelerin fakirleşmesi ya da zenginleşmesi nedenlerini batıyla olan ilişkideki nitelikleri irdelerken uzun dönemdeki kapitalist ekonominin gelişimini tarihsel Sosyoloji ekseninde incelemesi, disiplin haline gelmesine katkı sağladı. Yani, Barrington Moore sosyal hareketliliği ve toplumsal olayları dikkate alırken, Tilly konuya siyasi olarak baktı. Wallerstein de toplumların kapitalist dönüşümleri içerisindeki değişimi derinlemesine el aldı.
Bu alanda ilk çalışmalar Fransa’da Anales Okulu ekolünün 1929’da çıkarttığı Anales Dergisi’nde çıkmaya başlar. İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesiyle sosyal bilimler disiplinlerinden tartışılır hale gelir. Özellikle Sosyoloji biliminin Amerika’da popülerleşmesiyle birlikte tarihsiz sosyolojiyi benimseyen Chicago Okulu ekolünün kabul görmesiyle eleştiriler ve tepkiler oluşur. Buradan yola çıkarak, Ramazan Yelken Tarih Sosyolojisi kitabındaki sunumunda tarihsel sosyolojiyi üç ana başlık altında toplar: 1. Wallerstein’in kapitalist ekonomiyi genişlettiği dünya sistemi teorisi 2. Max Weber’in yoruma dayalı tarihsel yaklaşım 3. Barrington Moore ile Theda Skocpol’ün toplumların sosyal hareketliliklerine dayalı nedensel analitik yaklaşımdır. Buna ek olarak Foucault’ın çalışmalarını mikro tarihsel sınıfına sokar.
Neden Tarihsel Sosyoloji?
Ferdan Ergut’un ve Ayşen Uysal’ın beraber derleyip hazırladığı Tarihsel Sosyoloji kitabında şu ifade geçmektedir: “Adını hak eden Sosyoloji, ‘tarihsel Sosyoloji’dir.” Bu ifadede anlatılmak istenen tarihsel sosyolojinin sosyolojik çalışmaları daha da zenginleştirebilecek bir yöntem olduğudur. Tarihsel Sosyoloji karşılaştırmalı inceleme yapar, iki toplum arasındaki benzerlikleri ve farkları tarihsel açıdan ele alır. İki toplum arasındaki farkı daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Bunun yanında tarihi sorgulayıcı okur, tarihte yazılmamış olanı arar. Bu açıdan sosyolojiden yardım alarak yazılmayan toplumları açığa çıkarmaya çalışır.
Kaynakça
Resim: Thanks for your Like • donations welcome tarafından Pixabay‘a yüklendi
[pvcp_1]