Pazartesi, Aralık 23SOSYOHENDİS | Algılar | Yönelimler | Değişimler

Biyolojik Saatinizi Ayarladınız Mı?

Dünyanın edebiyat, bilim ve barış alanında en dikkat çektiği ve önem verdiği ödüllerden biri Nobel ödülleridir. “İnsanlığa en faydalı olan olayları ve araştırmaları” ödüllendirmeyi amaçlayan Nobel ödülleri, her sene olduğu gibi bu sene de Ekim’in ilk haftası açıklanmaya başlandı. İlk olarak Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü açıklanır ki bugün Nobel Tıp Ödülü’nü alan kişiler Stockholm Karolin Enstitüsü’nden bir heyet tarafından açıklandı. Ödül, canlılardaki “sirkadiyen ritmini kontrol eden moleküler mekanizmaları” keşfeden ABD’li bilim adamları Jeffrey C. Hall’a, Michael Rosbash’a ve Michael W. Young’a verildi. 30 yıldan fazla süren bir araştırmanın sonucu, dünyanın en prestijli ödülünü kazanmayı sağladı.

Ödülü alanlardan Jeffrey C. Hall, Brandeis Üniversitesi’nde Biyoloji Profesörü. Michael Rosbash da aynı şekilde Brandeis Üniversitesi’nde Biyoloji Profesörü ve sinirbilimi alanında uzman. Michael W. Young ise Rockefeller Üniversitesi’nde genetik profesörü.

Michael W. Young, 1980’lerin başında Rockfeller Üniversitesi’nde kurduğu bir laboratuarda sirkadiyen ritmini araştırmaya başlamış. Aynı şekilde Jeffrey C. Hall ve Michael Rosbash da, Brandais Üniversitesi’nde aynı konuyu incelemek için laboratuvar kurmuşlar. Meyve sineği üzerinde yaptıkları incelemelerde, her canlının hatta her hücrenin kendi bir biyolojik saati olduğunu keşfettiler. Araştırmada bazı genlerle proteinler arasındaki etkileşimlerin hücre düzeyinde moleküler salınımlar ürettiği görüldü. Bu salınımların, hücrelerdeki ve canlılardaki günlük tekrarlayan aktiviteler hakkında bize bilgi verdiği anlaşıldı. Laboratuvardaki bulgular, canlıdaki sirkadiyen ritminin bozulmasının; bağışıklık sisteminin zayıflamasına, uyku bozuklulularına, görme işlevlerinde kayıplara neden olduğunu gösterdi.

Geçmişten bugüne yapılan araştırmalar, canlılarla dünyanın zaman domeninde bir uyumun olduğunu gösteriyor ve bu uyumu canlıdaki biyolojik saatin ayarladığı biliniyordu. Ama bunun nasıl işlediğine dair elde yeterli bilgi yoktu. ABD’li üç akademisyenin yaptığı bu araştırma, tüm dünyaya canlıdaki biyolojik saatin yani sirkadiyen ritminin nasıl çalıştığını göstermiş oldu. Meyve sinekleri üzerinde yaptıkları uzun süren çalışmada, sineklerde sarkadiyen ritmini kontrol eden bir gene rastladılar ve bu genin bir proteinle olan ilişkisini tespit ettiler. Gece boyunca hücrede protein miktarının arttığını gündüz ise bu proteinin bozulduğunu gördüler. Protein oluştuğu sırada bir şekilde genin fonksiyonunu yerine getiremediği, protein bozulduğunda genin tekrar fonksiyonlarını yerine getirdiği görüldü.

Nobel Tıp Ödülü’nü alan çalışmanın temel hedefleri şu şekilde sıralanmış:

  1. Meyve sineklerindeki sirkadiyen ritminin belirlenmesi ve bunun davranışlara nasıl yansıdığının tespit edilmesi
  2. Sirkadiyen ritminin çalışma şeklinin anlaşılması
  3. Uykunun araştırılması ve sirkadiyen ritminin uykuya etkisi
  4. DNA’dan RNA üretimi sonrası (post-transkripsiyonel) sirkadiyen ritminin değişimin araştırılması
  5. Daha iyi sirkadiyen ritminin nasıl yakalanabileceği

Yapıla araştırmalar, sirkadiyen ritmindeki bozukluğun yaşlılığa ve bunamaya neden olduğunu gösteriyor. Yaşlı insanların uyumakta zorlanmalarının nedeninin sirkadiyen ritminin çalışmaması olarak görülmekte. Uyku-uyanıklık döngüsünün bozulduğu vardiyalı çalışan personellerin bu açıdan risk altında olduğu belirtilmekte. Diğer taraftan hormonal bozukluklardan kaynaklı ve kanser gibi uzun tedavi süreci isteyen hastalıkların tedaviye cevap verebilmeleri için sirkadiyen ritminin düzenli olması doktorlar tarafından önemli görülmekte. Tedaviye cevap vermeyen hastalıkların altında yatan sebeplerden birinin biyolojik saatin düzgün çalışmaması olarak düşünülüyor.

Biyolojik saatle ilgili 2015 yılı Nobel Kimya Ödülü’nü alanlardan Prof. Dr. Aziz Sancar’ın da bir araştırması bulunmakta. Aziz Sancar’ın yaptığı bir araştırmada, bakterilerde DNA’yı tamir eden enzimlerin insan hücrelerinden fonksiyonlarını yerine getiremediğini gördü. Buradan yola çıkarak, bu enzimin memeli canlılarda sirkadiyen ritmini düzenleyebileceği hipotezini ortaya attı. Daha sonra elde ettiği verilerle, memeli canlılarda bir enzimin sirkadiyen ritmini kontrol ettiğini tespit etmiş oldu.

İnsan olarak kendimiz, kendi biyolojik saatimize uyum sağlamadığımızda fizyolojik ve psikolojik rahatsızlıklar yaşayabiliyoruz. Örnek verecek olursak, kıtalararası yolculuk yaptığımızda “jet-lag” denilen zaman kayması yaşıyoruz ve kendi biyolojik saatimize müdahale etmiş oluyoruz. Bu da bizim gündelik hayatımıza bir süre de olsa yansıyor. Yaşam tarzımızın iç saatimizle uyumsuz olması çeşitli hastalıklara davetiye çıkartmış olduğu ortaya çıkıyor.

Sirkadiyen ritmi, tıp ve biyoloji dünyasında güncel ve önemli konulardan biri. Bu konuyla ilgili en kapsamlı ve sonuca ulaşan araştırma olması yönüyle Nobel Tıp Ödülü’nü alan “sirkadiyen ritmini kontrol eden moleküler mekanizmaları” araştırması tıp dünyasında aşılmaz noktaya gelen bazı sorunların çözümüne yol göstereceği umuluyor. İnsanlık adına yapılmış bir keşiften öteye geçebilmesi de ancak bu yol göstericiliğiyle insanlığa umut olabilir. Yoksa tarihin tozlu sayfalarında 2017 yılında Nobel Tıp Ödülü almış ifadesinden başka bir şey görülmeyecektir.

Beğendin mi? Buna benzer içerikler üretebilmem için beni Patreon üzerinden destekleyebilirsin.

Bir Cevap YazınCevabı iptal et

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Sosyohendis sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin

Exit mobile version